17.11.14

Şımardık ey halkım

Tarih 16 Kasım 2014, FIFA sıralamasında 132. olan Kazakistan'la karşılaştık ve 132. karşısında bir "zafer" elde ettik.

Üzüntüleri yaşamaya alışmış bir toplum olarak küçük başarıları, küçük mutlulukları büyütmekten başka çaremiz de yok belki... O yüzden, 132. karşısında elde ettiğimiz bu galibiyet de  bir anda "zafer oluverdi. Zaferdir, değildir... Tartışılır elbet.

Gelelim asıl konumuza. Bir grup taraftar, Volkan'a küfür etti, Volkan stadyumu terk etti, geri getirildi. Sonrasında basın mensupları dayak yedi. Fatih Terim Volkan'ın maça çıkamayacak durumda olduğunu belirtti. Volkan ceza alır mı, almaz mı tartışmaları süredursun, doping testinde adı çıkar da stadyumda bulunamazsa daha büyük cezalar alırdı gibi görüşler ortaya atıldı. Kısacası halk olarak, yine olay olmayan bir durumdan olay çıkarmış olduk.

Alın size çok yazılır, çok çizilir bir gündem daha...

Birileri çıkıp Volkan'ı, federasyonu ya da taraftarı suçlu bulurken, aslında toplum olarak hangi konuya el atsak neden elimizde kalıyor sorusuna cevap aramak gerek. Bu zıvanadan çıkmış halimizin asıl nedeni nedir? Nedir bize bu kadar rahat, koro halinde küfür etme gücünü veren, ya da ben küstüm oynamıyorum dedirten. Görevini gazeteci, köylü, öğrenci dövmek olarak gören özel güvenliklerin güvenilmezliklerinin sebebi nedir?

Elbette tüm bu olayların altında sosyolojik birçok sebep yatmaktadır ama bu durumu "alternatifsizlikten kaynaklanan şımarıklık" olarak tanımlamak isterim.

Türk'ün Türk'ten başka dostu yok ya, o yüzden her şeyi kendi yöntemlerimizle çözüyoruz ve her şey bize özgü. Alternatif dostumuz olsa olsa içimizdeki İrlandalı'dır. Çok da güvenilmez.

Bir memleket düşünün ki, 30 yıl öncesinde alternatiflerin birbirini öldürmesi sonucu tek alternatif ordu demiş, şimdilerde ise alternatifsiz bir iktidara sahip. Ana muhalefettekiler deseniz her sandık başına "el mahkum" gidiyor.

Tekrar spora dönecek olursak, stadyumların yarısının bile dolmadığı bir ortamda, taraftar grupları da biliyorlar ki yöneticilerin kendilerinden başka alternatifi yok. Tribünlerde at koşturmak serbest.

Fatih Hoca'nın alternatifi yok (aslında var ama yokmuş gibi bir algı var) keza Volkan, Emre, Burak Yılmaz, Gökhan Töre için de aynı şey geçerli. Altyapının olmadığı bir ülkede, alternatifsizliğin bizi getirdiği noktadır bu. Alternatifsizlikten dolayıdır ki başımıza gelen her şeye bir kulp bulup, olmamış/olmuş gibi, yapmamış/yapmış gibi davranıyoruz. (Stadı terk edene, ceza almaması için maça çıkacak hali yoktu denmesi gibi)

Başarısız olduğumuzda ya da yanlış bir şey yaptığımızda yerimize geçecek bir kişi olmadığını bildiğimizden, yaptığımızın da yanımıza kar kalacağını biliyoruz.

Taraftar olarak küfür etsek de, sahaya girsek de bir sonraki maçta yöneticilerin yine bize bilet vereceğine eminiz. Bağıra bağıra gazeteciyi yatağından aldıracağımızı söylesek, ırkçı davranışlarda bulunsak, her maç kavga etsek de hiç şüphesiz bir sonraki maçta giyiyoruz o formayı. Başında bulunduğumuz takım evrakta sahtecilikten dolayı kupalardan men edilse de biliyoruz ki federasyon başkanı olabiliyoruz.

Ötekileştirirken herkesi, aslında kimsesizliğe itiyoruz kendimizi. Sonrasında ise alternatifsiz olduğumuz düşüncesine sarılıyoruz ve şımarıyoruz...

*Fotograf cnnturk.com'dan alınmıştır.