31.10.13

Djokovic'tir ne yapsa yeridir




Ben tek siz hepiniz


Mahalle ağabeylerinden biri gelir ve "ben tek siz hepiniz" der ve oyun başlar başlamaz hep birlikte üstüne saldırırdık ya, öyle bir sahne işte. 

Asıl soru ise 9 Barcelonalı'nın saha içi maç biletlerini kaça almış olduklarıdır.


Benfica-Barcelona 2012 Şampiyonlar Ligi

Iniesta'dan tavsiyeler

Stop-motion olarak çekilen Nike Ctr360 reklamlarında Koreli sanatçı Coolrain tarafından yapılan figürüyle yer alan Iniesta genç futbolculara öneri olarak der ki, "Bir orta saha oyuncusu olarak verebileceğim tavsiye şu ki, her antrenmanda yeni bir şeyler öğrenmeye ve oyunu rakibinizden önce okumaya çalışın, topa sahip olmadan önce konumunuzu belirlemek önemlidir. Yetenekleriniz hakkında emin olun."

30.10.13

Onda gençliğimi gördüm


Geçmişten bir kare, Jordan "Onda gençliğimi gördüm" der gibi...
Fotograf : Jesse D Garrabrant / NBAE - Getty Images

Michael Jordan

Her dönemin sporcuları vardır. O sporla ilgilenin ya da ilgilenmeyin, adını bilirsiniz, bir maçını, bir zaferini ya da başarısını göz ucuyla da olsa seyretmişsinizdir. Hiçbirini görmemişseniz, izlememişseniz bile dedeniz "bizim zamanımızda ..." diye başlayan bir cümleyle size o insanlardan bahsetmiştir. Kaçamazsınız. İletişimin bu kadar yaygın ve tecavüzkar olmadığı dönemler olsa da, o insanlar eski gladyatörler gibidirler. Ne kadar uzak olursanız olun Kolezyum'daki efsanenin hikayeleriyle büyürsünüz.

İçinde yaşarken belki farketmeyiz ama onlarca yıl sonra geriye dönüp baktığımızda aslında "evet o maçı izlemiştim, Tour de France'ın en heyecanlı etabıydı, nefeslerimizi tutmuş, salondaki koltuğun önünde, hepimiz ayakta o atışın basket olması için dua ediyorduk" dediğimizi hatırlayacağız. Tüm o anları bize yaşatan isimleri unutmayacağız.

Pele'ye yetişemedik belki ama Maradona'yı ucundan yakaladık, Naim Süleymanoğlu ulusal gururumuzdu. Sonu kötü bitse de Lance Armstrong güzel bir hikayeydi. Çabanın, azmin, savaşmanın en güzel örneğiydi. Ama bir isim vardı ki bambaşka biriydi. Takımını tutun ya da tutmayın onun için geçerdiniz televizyonun karşısına, oynadığı oyunu değiştiren biriydi, ne zaman ne yapacağı ve nasıl yapacağı bilinmiyordu, tahmin bile edemiyordunuz. Tek yapabildiğiniz ağzınız açık izlemek oluyordu ve ondan sonra basketbol hiçbir zaman o eski basketbol olmadı.

Aşağıdaki en iyi 50 oyununu/atışlarını izlerken içimden geçen cümle ise "evet ben bu maçı izlemiştim, evet o atışı görmüştüm, evet ben bu adamla aynı dönemde yaşadım ve yaptığı her şeye şahit oldum" demek oldu.

Keyfini çıkarın.



Beckham'ın kariyeri

29.10.13

Süper Frank

Alıştığımız görüntüdür. Bir futbolcu gol rekoru kırar, elli, yüz, yüzellinci gol.... Tüm medya gelir, saha kenarında yerini alır, toplarla yere yüz yazılır, futbolcu topların başına çömelir, bir eliyle toplara dokunurken diğer eliyle de zafer işareti yaparak poz verir. Ertesi gün manşetlerdedir, tam sayfa fotoğrafları basılır... Sonra bir anda unutulur, yeni bir rekor beklenir, yeni rekor da tüm bu süreç tekrarlanır...

Bu sefer ise biraz farklı olmuş. Futbola, futbolcuya verilen değer için ortaya farklı bir şey konmuş olması bile yetiyor insana... Hafızalara kazınan bu rekor, hem atılan tüm o golleri bir kez daha hatırlatıyor hem de futbolcunun unutulmazlar arasındaki yerini iyice perçinliyor.



Dile kolay 203 gol ve Bobby Tambling'in kırılan rekoru. Kahramanımız ise Frank Lampard. Herbiri ayrı bir duygunun sebebi. Dökülen terlerin meyvesi, belki de atılmalarına rağmen kaybedilmiş bir maçın hüznüne sahip ya da kim bilir son dakikada atılan ve kupa getiren bir goldür.

Her ne olursa olsun hepsi bir arada... Tüm emeklerin, hüzünlerin, sevinçlerin kısa bir özeti gibi...




28.10.13

Orta sahadan aldı ve attı


Biz sahaya çıkan futbolcuların eline birer çocuk tutturmanın yeni nesillere futbolu sevdireceğini umaduralım, İngilizler tribünlerde yüzlerce taraftarla, sahada çocuklarıyla antrenman yapadursunlar...

Biraz abartarak söylemek gerekirse, Şampiyonlar Ligi'nde atılan her bir gol kadar, belki de onlardan çok daha değerli bir gol Chealsea kalecisi Ross Turnbull'un oğlu Josh'dan...

Taraftarların "sign him up" (imzalayın) çığlıkları ise paha biçilemez.

Merhaba dünya

Evet, merhaba dünya... 

lablogdellosport adından da anlaşılacağı gibi bir spor blogudur ve en son ne zaman bir futbol maçına gittiğini hatırlamayacak kadar futbolu geçmişte bırakmış biri tarafından yazılmaktadır. 

Futbolun sadece futbol olmadığını ve sporun da sadece futbol olmadığını, hatta sporun sadece sahalarda olmadığını anlatma çabası içindedir lablogdellosport ve rekabet kelimesinin taraftarların yanyana oturabildiği o eski güzel günlerdeki naif anlamına kavuşacağı günlerin özlemi içerisindedir.

İyi seyirler, iyi okumalar ve iyi olan kazansın...